6 OCAK 2016 yılının Mart ayıydı. Arka Kapak dergisi yayın yönetmeni Yunus Emre Tozal aradı. Şu anda Chicago’da doktorasına devam eden Tozal, derginin imtiyaz sahibi Mehmet Ali Çalışkan dâhil toplantı halinde olduklarını ve gönderdiğim yazı ile ilgili konuşmak istediklerini belirtti. O sırada Fransız sosyolog Alexis de Tocquevielle’in De la démacratie en Amérique (2 Cilt, 1835 ve 1840) (Amerika'da Demokrasi) adlı eserinin iki çevirisi birden çıkmıştı. [1] Ben genel manada Tocquevielle ve sözü edilen bu eser hakkında kısa bir değerlendirme yazmıştım. Konu bu yazıydı. Çalışkan şimdi hatırladığım kadarıyla bu yazının fazla ağır olduğunu bundan dolayı güncellikle ilişkilendirmenin iyi olacağını ifade etti. Güncellikle kastedilen o sırada Cumhuriyetçi Parti’den başkan adayı olacağı kesinleşen Donald Trump’ın tutum ve siyasi anlayışıydı. Öyle ki Çalışkan bu yazıyı Trump fotoğrafıyla yayınlamak istediklerini de belirtti. Ben de görüştüğümüz o günün akşamında yazıyı gözden geçir...
Kayıtlar
Ocak, 2021 tarihine ait yayınlar gösteriliyor
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
DİLEMMA 1970’li yıllar. Maocu bir grup genç ilçenin köylerini dolaşarak köylüleri kendilerince “aydınlatmak” ya da “bilinçlendirmek” için konferanslar veriyorlar. Ne mi anlatıyorlar? Gayet basit. Mao’nun “üç dünya teorisi”ni. Bu teoriye göre “üç dünya” vardır. Bunlardan biri öncülüğünü ABD’nin yaptığı “batı bloku”, diğeri onun karşısındaki Sovyetler Birliği’nin liderliğindeki “doğu bloku”dur. Bir de “üçüncü dünya” vardır. Onun öncülüğünü de Çin yapmaktadır; falan filan. Gene böyle bir etkinlik sırasında anlatımını bitiren gençlerden biri, “benim anlatacaklarım bu kadar, sorusu olan var mı?” deyince arka sıralardan yaşı biraz geçkin bir amca, biraz da çekingen bir şekilde “benim var” demiş ve sözüne şöyle devam etmiş: “Şimdi yegân, anlattıklarını anlamışam. Bir ‘bu dünya’ var, bir de ‘öteki dünya’. Ama sen bir de ‘üçüncü dünya’dan da bahsettin. Onu anlamamışam. Peki ya bu ‘üçüncü dünya’ ne ki?” Bu hikâyeyi vaktiyle Müslim (Üzülmez) ağabeyimin bir kitabında okumuştum. Ancak daha ...
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
BİLGİ Günümüzde çok sık duyduğumuz bir cümle var: “Bugün bilgiye ulaşmak çok kolay, artık bilgi sahibi olmak önemli değil.” Tabi bu cümlede kastedilen “bilgi”nin önemsiz olduğu değil, bilgiyi hafızada tutmanın gereksizliği. Ne de olsa akıllı telefonlar, tablet ya da gün boyu açık duran bilgisayarda arama yapmak her an mümkün. Doğru, klavyeye davranmak yeterli. Ama “bilgi”den ne anlıyoruz? ‘Ansiklopedik bilgi’ sözkonusu ise elbette ki bilgiyi hafızaya almanın bir anlamı yok. Oysaki “bilgi” denildiğinde tek bir bilgi değil, çeşitli bilgilerin birbirine bağlantılı olduğu ‘şebeke ağı’ gibi bir şey anlaşılmalıdır. İşte bu şekilde ‘bilgi’nin birbiriyle bağlantılı bir şebeke olması demek, “google” ve benzeri arama motorlarının işe yaramayacağını ifade etmektedir. Çünkü bu, sözü edilen şebeke ağını kurabilmek için farklı zamanlarda öğrendiğimiz çeşitli bilgileri birbirleri ile ilişkili bir şekilde yeniden tanımlamamız gerekir. Bunun içinde düşünmemiz, aktif bir zihne sahip olmamız ge...