AYA GİTMEK
Cumhurbaşkanı Türkiye’nin 2023 yılında aya “sert iniş”
yapacağını duyurdu. Bu durum sosyal medyada mizah konusu oldu. İstisnalar
olmakla beraber bu esprilerin beni çok sardığını, kaliteli bulduğumu
söyleyemem. Ama bir karikatür var ki çok hoşuma gitti. Bir uzay kapsülü,
penceresinden astronotumuz kafasını uzatmış. Kapsülün üzerinde ise bazı yazılar
var: “Merkür-Venüs Jüpiter/Gözlerin Bana Yeter//Tübitak Sağolsun//Uzayın
Ustasıyım/Gözlerinin Hastasıyım” yazıyor. Komik, ama aynı zamanda arkasında
sağlam bir toplumsal eleştiri var. ‘Her şeyi olduğu gibi bu işi de arabesk bir
yöntemle yapıyoruz’ diyor bana kalırsa.
Sonra aklıma Türklerin uzaya gidişinin daha önce de mizah konusu
yapıldığı geldi. Birkaç sene önce Haldun Taner’in (1915-1986) Ölürse Ten Ölür Canlar Ölesi Değil adlı
eserini yeniden okurken fark etmiştim; tarihçi Enver Ziya Karal’ın (1908-1982)
vefatı dolaysıyla kaleme alınmış olan bahiste bu konuya değiniliyordu. Karal,
Haldun Taner’in yönetimindeki Devekuşu
Kabare topluluğunun mizahına bayılırmış meğer. Her defasında bu oyunlardaki
esprileri hatırlatır; en çok da aya giden Türk Astronot Niyazi tiplemesini
severmiş.
Tabi Metin Akpınar’ın (d. 1941) canlandırdığı Astronot
Niyazi oyununun videosunu youtubedan izleyebileceğim aklıma gelmedi. Ama
Ertuğrul Özkök’ün (d. 1947) yazısında bu videonun youtubeda olduğunu okuyunca hemen
bulup izledim.
Şimdi yeniden Haldun Taner’e dönelim ve bahsettiğim konuyla
ilgili satırları aynen aktaralım: “Karal’ın bir özelliği de (…) mizaha yatkın
mizacı idi. Kendi mizah yapmazdı. Ama gülmeye, gülümsemeye hep hazırdı. Benim
bir zaman yönettiğim bir kabare tiyatrosunun oyunlarının tiryakisi idi. Benim
yazıp unuttuğum esprileri o yıllar yılı hatırlar, tekrarlar dururdu. Bunların
içinde en sevdiği, yanlışlıkla Amerikalı astronotlarla birlikte füze ile
fırlatılan zoraki Astronot Niyazi’nin yukarıda namaz vakti Amerikalı astronota
kıblenin ne tarafa düştüğünü sorması idi. Bunu ona buna anlatır, kahkahalar ile
gülerdi.”[1]
Niyazi aya giderken Karal’ın belirttiği gibi kıbleyi sorar,
sadece bununla da yetinmez “akşam namazı”nı da eda eder, araçtan ay yüzeyine
atlarken “Bismillah, Allahu Ekber” demeyi de ihmal etmez. Gene merkezden ikinci
emre kadar bekleyin denilmesine rağmen ilk kendisi aya ayak basmak için emri
dinlemeyerek araçtan aşağıya atlar. (Ne var ki ayak üzeri değil mabadı üzerine
düştüğü için “aya ilk ayak basan insan” olma şerefini Neil Amstrong’a
kaptırır.) Aya inince ilk yaptığı işte elindeki Türk bayrağını ay yüzeyine
diker.
Beklenmedik bir durum karşısında insanlar ne yapar? Nasıl
davranır? Bu ve bunun gibi soruların cevabını veren en önemli eserler, Niyazi
gibi beklenmedik bir durumla karşılaşan insanların o sırada nasıl bir tepki
verdikleri, hangi durumda nasıl davrandıklarını anlatan eserlerdir. Daniel Defoe’nun
(1660-1731) ıssız bir adaya düşen bir insanı anlatan Robinson Crusoe adlı eseri hâlâ okunmaktadır. “Issız adaya düşen
insan(lar)” temasını işleyen ve çok okunan eserlerden biri de Jules Verne’nin (1828-1905)
İki Yıl Okul Tatili adlı eseridir. Haldun
Taner’in Astronot Niyazi tiplemesi de “ıssız ada”ya düşen Robinson gibi
bilmediği bir “dünya”ya (daha doğrusu aya giden bir araca ve sonra aya) gider.
Haldun Taner, Niyazi’nin bir şekilde aya giden bir rokette ve
tabi ayda ‘(Sünni-Müslüman) bir Türk nasıl davranır?’ sorusunu sormuştur. Bu
şekilde bakınca kıbleyi sorması, araçtan ay yüzeyine atlarken bazı hallerde söylenen
(mesela hayvan boğazlarken) Allah’a teslimiyeti ifade eden “Bismillah, Allahu
Ekber” demesi anlaşılabilir. Kıbleyi sorması ve bilahare akşam namazını eda etmesi de. Bunların mizahi bir hikâyenin içinde yerli yerinde
kullanılması ise gerçekten hoş.
Tabi sadece bu değil, aynı zamanda toplumsallaşma sonucu,
yani yakın çevresinden, okul vb. yerlerde başka ‘makbul davranışlar’ da
öğrenmiştir Niyazi. Milli sembol olarak bayrağı ay yüzeyine dikmesi de bunlardan
biri. Bir diğeri ise aksi emredilmesine rağmen aya ilk ayak basan kişi olmak
için Niyazi’nin araçtan atlaması. Bu da ilk bakışta aynı içselleştirilmiş
milliyetçi anlayışın tezahürü olarak görülüyor. Ancak bu davranışın arkasında
Taner’in gizli bir toplumsal eleştirisi de olabilir. Vaktiyle futbol gibi
kolektif sporlarda Türklerin toplum olarak Avrupa ve dünya ölçeğinde
başarısızlığı ekip olarak çalışma alışkanlığı edinmemiş olmalarına yorulurdu.
Niyazi’nin verilen emrin aksine bireysel ya da bencilce davranması ekip olarak,
yani bir ekibin parçası olarak davranmayı bilmemesi de buna uygun.
Karal’ın yazdığı XIX ve XX. yüzyıla ilişkin konulardaki
araştırma- inceleme metinleri okunduğunda onun tarihe her şeyden önce
‘merkez’in yanından baktığı görülür. Ona göre Osmanlı-Türkiye tarihinde devleti
kurtaracak ve toplumu daha ileriye taşıyacak merkezi temsil eden reformcular
vardır. Bir de bunun karşısında onlara cehalet yüzünden karşı çıkanlar vardır.
Bu kitleye de mevcut toplumsal yapının değişmesinden sahip oldukları avantajlı
konum ve çıkarlarına halel gelecek diye karşı çıkan başta ulema olmak üzere,
esnaf ve eşraftan toplumsal gruplar öncülük eder. Reformlara karşı çıkanlar da olsa
olsa “cumhuriyet düşmanları”nın tarihteki muadilleridir. Karal’ın modernleşme
tarihimize bakışı bu kadar şematiktir.
'Avrupa’nın gerisinde kalmamızın en önemli nedeni de işte bu yobazlardır.' Belki fazla basitleştirdim. Ama bu kadar yalın (başka bir kelime
bulamadım) bir tarih yorumu. Taner’den
alıntıladığımız Karal’dan bahseden pasajı ilk okuduğumda onun böyle
düşündüğüne dair bir izlenim edinmiştim. Aklımda böyle bir “is” kalmıştı. Ama
bu vesileyle yeniden okuyunca en azından Taner’in yazdığı metinden böyle bir
sonucu çıkarılamayacağını gördüm. Ne de olsa Niyazi’nin aya giden araçta
kıbleyi sorması komik olabilir; ama bir mü’minin kıbleyi sorması gayet normal,
hatta olması gereken.
[1] Haldun Taner, Düz Yazıları 04; Ölürse Ten Ölür Canlar Ölesi Değil, 3. Basım, Bilgi Yay-1986, s. 274-5
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilÇok hoşuma gitti, zevkle okudum ellerine sağlık babacığım:)👏🏻👏🏻❤️
YanıtlaSilTeşekkürler geçmişi andık
YanıtlaSilEllerine sağlık abim Facebook sayfasında profilimde gördüm güzel bir yorum olmuş emeğine sağlık
YanıtlaSilVatandaş 1 Ay;
YanıtlaSilAkaryakıt,sigara,icki almasa bu 3 luden gelecek vergi toplanamayacak ,memur ve emeklilerin maasini veremeyecek hale geleceksiniz.
Úretim değil tüketim üzerine kurulu ülke başkanı bunu bildiği halde yine tüketim vaadinde bulunuyor.
Aya gideceğiz,proje için Elon Musk i ve abdestli yandaslarimizi zengin edeceğiz..
Bor dan Toryumdan zengin olacagiz dediler harcama proje bedelleri milyon dolar,ortada birşey yok.
Gaz çıkaracağız dediler,Avrupa sondaj çalışmaları projelerine Güney Kore'ye akan milyon dolarlar,sonuç foss..
Yerli uçak,yerli helikopter,yerli araba için projelere harcanan milyar dolarlar,ama 20 yıldır ortada olan fisss..
Rantsiz çivi çakmayanlar,
Boş projelerle zengin olanlar,
Hazineyi bosaltanlar,
Gaza gelen vatandaşını yakında Jupitere de goturecektir..!!
Geçmişi ve günümüzü harmanlayarak güzel bir makele ortaya çıkmış.Düşündüren ve düşündüğü kadarda günümüzü değerlendirip,sorgulanması gerektirdiği ortaya koyduğunu söyleyebilirim.Elline yüreğine sağlık olsun.
YanıtlaSilAya giden giti.bir kıymeti kalmadi.herkesten önce marsa gidersek olur bak
YanıtlaSilHafızana, emeğine sağlık sevgili Abdurrahman. Yöneticilerimizden daha çağcıl, daha yapılmamış ama ille de yaşanmaktaki sorunların çözümüne yönelik projeler yapması ve de gecikmeden gerçekleştirmesini ivedilikle bekliyoruz :)
YanıtlaSil