KAFAYI KIYAMETE TAKMAK

“Kıyamet”in başta semavî dinler olmak üzere çeşitli dinlerde “dünyanın sonu”nu ifade ettiğini açıklamaya gerek yok. Bilimsel yöntemlerle elde edilen bulgular de bize dünyanın (yoksa “arz”ın mı demeliydim?) bir tarihinin olduğunu gösteriyor. Dolaysıyla bir sonu da var. Dünya dört buçuk milyar yıl yaşında. En az o kadar bir ömrü daha var. Hâl böyle olunca bugünden yarına “dünyanın sonu”nun geleceği gibi kaygılar saçma; tabi insanoğlu kendi eliyle kendi kendini yok etmezse.

Bazıları, aklına “dünyanın sonu”ndan bahsetmek de nereden geldi? Yoksa kafayı mı sıyırdın? diyebilir. Aslında kafayı sıyıran ben değilim, Amerikalılar. Bu izleğe çeşitli Amerikan yayınlarında büyük ihtimalle siz de rastlamışsınızdır. Bu temayı işleyen çok sayıda sinema filmi ve dizi var; distopik roman vb. anlatılar da. Onların yanında çeşitli belgesel kanallar da gösterilen belgesel-diziler de cabası.

Şu anda da bir belgesel kanalda –kimbilir kaçıncı defa tekrar gösterilen- “dünyanın sonu”yla ilgili her bölümde farklı bir kıyamet senaryosunu işleyen bir belgesel var mesela. Orijinal ismi Doomsday, yani ”kıyamet günü”. Bu belgeselin her bölümünde dünyanın sonunu getirmesi muhtemel ayrı bir senaryo konu ediliyor. Belgeselde dinozorların yok oluşuna sebep olan dünyaya bir asteroid çarpmasından, bir nükleer savaş olasılığı, tehlikeli bir virüsün yayılması, dünya dışı bir saldırıya kadar her ihtimal senaryolaştırılmış.

Daha birkaç sene öncesine kadar gene belgesel kanallarda dönen Amerika’daki “hazırlıkçılar” ilgili bir belgesel vardı. Hatırladığım kadarıyla her bölümde bir veya birkaç “hazırlıkçı”yı tanıtıyordu. “Hazırlıkçı” da ne demek? diyenler olabilir. ‘Hazırlıkçı’, dünyanın sonunun yakın olduğuna inanan ve bunun için hazırlık yapan insanlara verilen isim. Hayır hayır bu insanlar genellikle “dindar” diyebileceğimiz profile uyan insanlar değiller. Dünyanın sonunun dinî nedenlerle açıklamıyorlar; doğal ve rasyonel nedenlere dayandırıyorlar. Amerika’da bulunan süper volkan Yellowstone’un patlamasının yakın olduğu, kutupların ani olarak yer değiştireceği, insanlık tarihinde görülmemiş bir ekonomik kriz olacağı, nükleer savaş çıkacağı, iklim değişikliği vb. gibi olayların ortaya çıkacağını ve bunun dünyayı kargaşaya sokacağını düşünüyorlar. Bu durumdan ise sadece hazırlıklı olanların sağ çıkabileceğine inanıyorlar. Onun için de yiyecek depolamak, sığınak yapmak, silahlanmak gibi “hazırlık”lar yapmak gerektiğini düşünüyorlar ve kaynaklarının bir kısmını bu faaliyetler için harcıyorlar.

Belgeseller yanında sinema ya da dizi filimler de çok. Under the Dome (3 sezon, 2013-2015), The Last Ship (5 sezon, 2014-2018) ve Salvation (2 sezon, 2017-2018) ilk ağızda aklıma gelenler. ‘Bu kadar mı?’ demeyin. Çok sayıda var. Battlestar Galactica (4 sezon 2004-2009), Jericho (2 sezon, 2006-2008), The Walking Dead (10 sezon, 2010-), Falling Skies (5 sezon, 2011-2015), Revolution (2 sezon, 2012), Z Nation (5 sezon, 2014-2018), The Last Man Earth (4 sezon, 2014-2018), The 100, (7 sezon, 2014-2020), 12 Monkeys (4 sezon, 2015-2018), % 3 (3 sezon, 2016), Westworld, (3 sezon, 2016-2020), Handmaid’s Tale, (3 sezon, 2017-), The Rain (3 sezon, 2018), Daybreak (1 sezon, 2019), The Passage (1 sezon, 2019) ve Snowpiercer (2 sezon, 2020- ).

Çok sayıda filim de var tabi. Godzilla (ilki 1954’te çıktı. Sonuncusu Godzilla vs. Kong 2021 tarihli), The Terminator (1984), Gattaca (1997), Armageddon (1998), The Matrix (ilki 1999, Matrix 4 2021 yapımı), A.I. Artificial İntelligence (2001), 28 Days Later (2002), The Island (2005), Serenity (2005), Transformes (serinin ilki 2008, altıncısı Bumblebee 2018 yapımı), District 9 (2009), The Hunger Games (serinin ilki 2012, dördüncüsü 2015 tarihli) ve Mad Max (2015).

Bunlar kıyamet öncesi (pre-apokaliptik) ya da kıyamet sonrası (post apokaliptik) temayı işleyen başlıca dizi ya da filmler. Birçoğunu Netflix gibi streaming platformlardan bugün de izleyebilirsiniz. Bazılarını kısmen veya tamamen izlediğim bu dizileri bazı internet sitelerini gezince hemen hatırladım. (Bu arada sözü edilen filmlerden 2001 yapımı ve orijinal adı Artificial İntelligence olan Türkçede Yapay Zekâ adıyla gösterilen filmi mutlaka izleyin derim. Aslında Stanley Kubrick filmidir, ama onun ömrü filmi tamamlamaya yetmediğinden Steven Spielberg tarafından tamamlamıştır. Sürprizli sonu da Spielberg'e aittir.)

Tabi çoğu Amerikan yapımı olan bu film ya da dizilerin en azından bazıları aslında roman vb. anlatılardan uyarlanmış yapımlar. Mesela Jennifer Lawrence’ın başrolünde oynadığı The Hunger Games (Açlık Oyunları) Suzanne Collins’in aynı adlı eserinden uyarlanmıştır. Under the Dome adlı dizi de birçok bestseller romanın yazarı Stephen King’in aynı adlı eserinden uyarlanmıştır. Handmaid’s Tale adlı dizi ise Margret Atwood’un Türkçeye Damızlık Kızın Öyküsü adıyla çevrilen eserinden. Dolaysıyla çok sayıda “apokaliptik” temalı eser/anlatı vardır.

Arkeolojik kazılardan öğrendiğimize göre kadim dönemlerdeki inançlarda bu dünya ile ‘öte dünya’ arasında tam bir ayrım yapılmıyordu. Eski mezarlarda mevtanın ‘öte dünya’da kullanması için çeşitli eşyalarıyla gömülmesi buna işarettir. Hıristiyanlık ise bu anlayışı yıkmıştır. Hıristiyanlığa göre tarih yaratılıştan (Tekvin/Genesis) mahşer gününe (Eskaton’a) akan çizgisel bir süreçtir. Bu inanç aynı zamanda “dünyanın sonu” (kıyamet) inancıyla ilgili. Bu, ismi üzerinde bir inanç. Yaratılış gibi kıyamet de rasyonel gelişmelerin bir sonucu olarak kurgulanmaz, hikmetinden sual olmaz Tanrı’nın takdiri olarak görülür. Ancak günümüz dünyasında böyle bir inançtan çok rasyonel bir şekilde temellendirilen bir “son”dan bahsedilmektedir. Yani dinsel bir inançtan değil, bilimsel bulgularla rasyonelleştirilen/ temellendirilmeye çalışılan bir hipotez.

Görünüşte dinsel olmayan bu anlayış/inancın arkasında gene de “din” vardır. Bir başka tabirle bu inanç “teolojik”tir. Bu sözcük Türkçeye ‘ilahiyat’ olarak çevrilmektedir. Ama bu doğru değildir. Türkçeye ille de çevirmek gerekse “kelam” diye çevirmek daha doğru olur. İslamî bir ilim olarak “kelam”ın amacı inancın akıl yoluyla üretilen delillerle savunulmasıdır. Varlık nedeni budur. Teolojinin amacı da aynı şekilde inancın rasyonelleştirilmesidir. Bu rasyonelleştirilmeyi ‘sekülerleşme’nin bir parçası olarak da görebiliriz.

Bu açıklamalarla istediğimiz noktaya geldik. Yukarıda işaret edilen kıyamet hazırlığı yapan insanlar, görünüşte dinle hiçbir alakası olmayan nedenlerle bu şekilde davranıyorlar. Ancak bu insanların kültürel olarak “kıyamet”in sık gündeme getirildiği, hatta fetişleştirildiği bir kültürel iklimin sonucu olduğu da dikkatten kaçırılmamalıdır. Hatta Avrupa’da “ilerleme” fikrinin gelişiminin tarihsel süreç içinde bu fikrin sekülerleşmesiyle ortaya çıktığını ileri sürenler de vardır.

Milenyumculuk (binyılcılık) ve buna bağlı kıyametin kopacağı inancı Batı tarihinde  XVI. yüzyıldan beri revaçtadır. Daha doğrusu milenyumcu anlayış evvelden beri vardır. Ancak bunu itikatlarının merkezine yerleştiren çeşitli püriten Hıristiyanlar, Reformasyon’un sonucudur. Başta bugün Evanjelist denilen fundamentalist cemaat olmak üzere sözü edilen püritenlerin bir çoğu XVII. yüzyıllardan itibaren batı Avrupa’dan Atlantik’in öbür tarafına göç etmiştir. 2016’da Donald Trump’ın Amerikan başkanlığını kazanmasında da önemli rolü olduğu da ilgili herkesin malumu.

Yeni milenyumla (iki binli yıllarda) milenyumcu kıyamet inancı yeniden canlanmıştır. Üstelik Evanjelistler kıyametin Ortadoğu’da ortaya çıkacak bir kaostan sonra kopacağı inanmaktadır. Mesih’in yeryüzüne geri dönerek bin yıl sürecek hükümranlığını kuracağı, Şeytan’ın bin yıl boyunca bağlı kalacağına da. Keza kıyamet koptuktan sonra Tanrı’nın gerekli yargılamayı yapacağı ve mü’minlerin Mesih’in rehberliğinde kurtuluşa ereceğine de.

Evanjelistlerin “kıyamet”i adeta şehvetle arzulamalarının arkasında bu inanç vardır. “Tanrıyı kıyamete zorlamak” istemelerinin de.

Haliyle böyle bir kültürel iklimde sürekli kıyametten bahsedilmesi de gayet normal.

Yorumlar

  1. Çok hoşuma giden bir konuyu işlemişsiniz, akıcı ve eğlenceliydi Ellerinize sağlık babacığım :)❤️

    YanıtlaSil
  2. Ellerine sağlık abim Herkes anı yaşamayı öğrense Dinî bir tarafa bıraksa dünyanın yaşam şekli değişirdi kimse kıyamette de söz etmedi böyle yazdigima bakma abim çok güzel bir yazı olmuş zevkle okudum tekrar ellerine sağlık

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar